top of page
  • Yazarın fotoğrafıŞamil Savaş

Ford Rozetini Taşıyan En Vahşi Araç: RS200


Ford'un Grup B döneminde kullandığı vahşi bir mühendisliğe sahip bu ralli efsanesinin tarihine bir göz atalım.

Ford Focus RS'nin son zamanlardaki yükselişinden sonra Ford'un önceki RS otomobillerine bakmamak elde değil. Aklım doğrudan ikonlaşmış bir araca yani RS200'e gitti. Lancia Stratos'a benzeyen bu aracı detaylı olarak incelediğimde gerçekten nutkum tutuldu. 1985 yılında piyasaya çıktığından beri otomobil meraklılarının hayallerini süsleyen bir otomobil olduğunu fark ettim.

Grup B dönemideki ralli yarışları şimdikinden çok daha fazla popülerdi. FIA'nın B Grubu sınıfı, şimdiye kadar motorsporlarında yarışacak en vahşi otomobillerden bazılarını yarattı. Avrupa'nın dört bir yanındaki hayranlar, araçların orantısız ve güvensiz bir güce sahip olduğunu düşünmeye başladıklarında bu yarışlardan yavaş yavaş uzaklaştılar. Buna rağmen hala Grup B, "Rallinin Altın Çağı'' olarak nitelendirilir.

Grup B'de otomobil severlerin gözleri son derece güçlü bir Ford arıyordu. Hayranlarının bu ilgisine Ford ilgisiz kalmadı. Escort'u kısa bir süre geliştirmeye çalıştıktan sonra rakiplerinin karşısına RS200'le çıktı. O dönemki Escort RS'nin teknik özellikleri hakkında ayrıntılı bilgiler ise hala sır niteliğinde.

RS200; Peugeot 205 T16, Lancia Delta S4 ve Audi Quattro S1'den hem kaputun üstünde hem de kaputun altında çok farklıydı. Bu da onun çok daha havalı olmasını sağlıyordu. Ford, RS200'ü Grup B'de yarıştırabilmek için en az 200 araç üretmek zorundaydı. Ford, FIA'ya 200'den fazla araç üreteceğini bildirmişti ancak şu anki rakamlara göre Ford sözünü tutamamış gibi görünüyor.

RS200 ralli için tasarlanmış ortadan motorlu küçük bir otomobil olarak, Lancia Stratos’un halefiymiş izlenimi oluşturuyordu. Filippo Sano tarafından Ghia'da dizayn edilen fiberglas karoser Reliant tarafından hayata geçirildi. Bilenler Reliant markasını bilir, evet o dandik marka işte aynen.

RS200 mekanik olarak da Stratos'dan çok farklı üretildi. Tony Southgate o zamanlar Le Mans'ta yarışacak olan Jaguar XJR-9'u tasarlamaya devam eden bir Formula 1 tasarımcısıydı. Beklentileri fazlasıyla karşılamayı başaran Southgate 1985 yılının teknolojisiyle gerçekten müthiş bir iş çıkararak her köşesinde ikişer amortisör barındıran, uzay şasili müthiş RS200'ü tasarladı.

Güç aktarma düzeni RS200'ün tartışmasız en garip sistemiydi. Ortaya monte edilmiş 1.8 litrelik Cosworth BDT dört silindirli motor kullanılan dört tekerlekten çekişli araçta, şanzıman ön aksın yakınına monte edildi. Üç farklı ön-arka güç dağılımı (50/50, 67/33, 100/0) ile merkezi diferansiyele geri gönderildi.

Ünlü otomobil gazetecisi Chris Harris bu sistemi ''Geri giden bir Nissan GT-R gibi.'' sözleriyle tanımladı. Bu olağanüstü sistem, 50/50 ağırlık dağılımına ve düşük polar eylemsizlik momenti elde edilmesine yardımcı oldu. Bu da RS200'ün hiçbir otomobile benzemeyen inanılmaz sürüş dinamiklerine sahip olması anlamına geliyor.

''Araç ne yazık ki gereğinden fazla turbo gecikmesi yaşıyor. Eğer belli bir güç bandının üstünde (6000 d/d +) değilseniz, araç önden kaymaya meyilli oluyor. Araç devrini alıp aniden güç sağladığında ise arka taraf kendini bırakıyor. Aslında bu yüzden sert dönüşlerde en iyi sürülebilecek araç, gaz pedalıyla otomobili kontrol edebiliyorsunuz.'' demişti Steve Millen 1986'da verdiği bir röpörtajda.

RS200 korkunç derecede hızlı bir otomobildi. RS200 ilk zamanlarda 250 beygirlik turbo şarjlı cosworth motorla adını duyururken; Grup B'de 350-450 beygir arasında bir güçle pistlerde boy gösterdi. Daha yüksek performanslı yarışlarda ise 900 beygire kadar çıkarılan motorla 0'dan 100'e 1.7 saniyede çıkabildiği söyleniyor.

RS200 ayrıca döneminde bir dünya rekoruna da sahipti. Araç 0'dan 160km/sa ve sonra yeniden 0'a 12.6 saniyede çıkıp inebiliyordu.

Otomobil meraklıları için şüphesiz RS200 efsaneydi. Ancak bu efsanenin başarılarla anılmamasının sebebi belki de Grup B'nin kontrolsüz bir güç gösterisi olmasıydı. Grup B gerçekten de döneminin mühendisliğine cevap verebiliyor muydu ? Arabanın kontrolsüz bir güce sahip olması bir yarış için gerekli tek unsur muydu? Bu sorular ne yazık ki olumlu cevaplar bulamadı. Hal böyle olunca da RS200 efsanesi Grup B kurbanı olmaktan kaçamadı.

Ford, RS200 için 1986'da yarışlara girmeden önce çok şeyler vaat etmişti. Ne yazık ki 1986'da Portekiz ayağında çok trajik bir olay yaşandı. RS200'ün pilotu Joaquim Santos, aracının kontrolünü kaybetti ve 3 seyircinin hayatını kaybetmesine neden oldu.

Yine aynı yarışta, Henri Toivonen ve Sergio Cresto'nun kontrol ettiği Lancia Delta S4 kontrolden çıkarak iki pilotun da ölmesiyle sonuçlanan korkunç bir kaza yapmıştı. Bu tarz talihsiz olaylar yüzünden ne yazık ki RS200, Grup B'de marifetlerini tam olarak gösteremese de; Rally Cross ve Pikes Peak tarzı yarışlarda az da olsa kendisini ifade edebilmeyi başardı. Ama tüm bunlara rağmen Ford'un amacı kendisini Grup B'de kanıtlayıp, ezber bozmaktı. Ama ne yazık ki amacına ulaştığını söyleyemem.

Ford RS200, üretildiği dönemde çok tutulan bir araç olamadı. Günlük kullanıma uygun olmaması ve kalite sorunları yüzünden, Ford sadece aracın FIA onayı alması için üretti. Üstelik RS200, Ferrari 328'den daha pahalıydı. Evet, RS200 gündelik yaşam için tercih edilen bir otomobil değildi. Bu araca sahip olabilmeniz için cebinizin dolu olması lazım. Sadece bu da yeterli değil malesef. Bu aracı tercih etmeniz için özel bir otomobil anlayışına sahip olmanız gerekiyor. RM Sotheby'nin açıklamasına göre, son RS200, 1994 yılında satın alındı. Yani üretilmeye başladıktan 8 sene sonra... En azından bu denli üstün özelliklere sahip bir yarış otomobilinin üretildikten yıllar sonra hak ettiği değeri şimdilerde kazanmaya başlaması beni sevindiriyor.

RS200 Grup B'de en sevilen otomobillerden birisiydi şüphesiz. Çılgın mühendislik, ince işlenmiş bir tasarımla birleştiğinde otomobil aşıkları için eşi benzeri görülmemiş bir otomobil meydana getirmiş. Belki de Ford armasını taşıyan en vahşi otomobil. Grup B'nin, Ford gibi milyonlarca insana hitap eden bir firmaya bile pazarlaması zor olan araçlar üretmeye mecbur ettiğini açık. Eğer Ford bu aracı konsept olarak üretebilseydi, belki de RS200 imajını çok daha başarılı koruyabilirdi.

RS200'ü Grup B'ye veya satış rakamlarının az olmasına bakarak değerlendirmemek gerekir. Bu aracı döneminin teknolojisiyle ne kadar üstün özelliklere sahip olduğunu düşünürsek böyle bir ralli ve otomobil efsanesinin değerini anlamak daha kolay olacaktır. Otomobil tarihindeki diğer efsaneler için, Otokılavuz'u takipte kalın.

bottom of page